Elif Abla bir hasta ile, baş eczacı ise faturalar ile ilgilenirken Hakan Abi oturuyor ve ben de yeni hasta gelir mi diye kapıyı gözetliyordum. İçeriye kısa boylu, esmer, kısa ve kıvırcık saçlı bir adam girdi. Yüzünün sağ üst kısmında kızarıklık ve sürtünme sonucu oluşmuşa benzer bir yara izi vardı. Sağ kolunun dirsek bölümündeki kan alma yerinde bir pamuk sallanıyordu. Muhtemelen kan alındıktan sonra kanı durdurmak için konulmuştu ve adam o pamuğu oradan almamıştı. Pamuğun hemen altında, ön kolunda bir yara izi daha vardı ancak kolunun biraz arka kısmında olduğu için tam belli olmuyordu.

           İçeri girdiği anda hoş geldiniz diyerek karşıladım. Direkt bana reçete şifresi uzattı ve ben de aldım. Reçeteyi görebilmem için hastanın T.C. kimlik numarasına da ihtiyacım vardı. Bilgisayarlar müsait olmadığı için şifresinin olduğu kağıda not almak için kimlik numarasını sordum. Not aldıktan sonra Elif Abla bir hasta ile ilgilendiği için baş eczacının kullandığı bilgisayara geçmenin daha doğru olacağını düşündüm ve oraya doğru ilerledim. İlerlerken adamın arkadaşı da eczaneye girdi ve tam bu sırada adam "Hasta benim ben, dayak yedim bak, görüyor musun?", dedi. Bunu söylerken kaşlarını da kaldırıyordu. Gözlerimin içine bakıyordu. Beni korkutmaya mı çalışıyordu yoksa gösteriş miydi amacı tam anlayamadım. Gülümsemekle yetindim. O anda Hakan Abi bir anda ayağa kalkmıştı ve adama doğru avını kollayan bir kurt gibi puslu gözlerle bakıyordu. Sanırım eczanedeki tansiyon biraz yükselmişti ancak ben gayet sakindim. Elimdeki kağıdı baş eczacıya doğru uzattım ve o da bilgisayara reçete girişini yapmaya başladı. Bu esnada ben de baş eczacının yanında dikiliyordum ve adamı süzüyordum. Nasıl bir dayak yemiş diye hayal ediyordum. Muhtemelen dövüldükten sonra sağ tarafına doğru yere düşmüş ve yerde de bir süre daha adama vurmuşlardı. Yara izlerinden bu sonucu çıkarmıştım. O esnada yaralarını sarabilmek için benden bandaj istedi. Bandajı getirdim ve ilaçların hazırlandığı poşetin içine koydum. "Toplam 25 TL" dedim ve parayı vermelerini bekledim. Adam sağına soluna bakarken arkadaşı parayı uzatmak istedi ancak adam olmaz dedi ve ödemek istedi. Ama ikisi de ısrarlıydı. Adamın parası olduğundan şüpheliydim açıkçası. Çok kısa süren bu tartışmanın ardından arkadaşı parayı uzattı ve ben de alıp kasaya koydum. Tam çıkacakları sırada bana doğru "Bu bandajı koluma sarsana.", dedi. Ben de "Pek anlamıyorum o işten.", dedim. Adamın bir an önce eczaneden çıkmasını istiyordum, o yüzden böyle bir karşılık vermiştim. Ama bir anda diğer çalışanlardan da isteyebileceğini fark ettim. Hemen iyice doğruldum ve böyle bir isteği olursa direkt bandajı alıp ben yapmalıyım diye içimden geçirdim. Çünkü baş eczacı da bir kadındı ve böyle bir adamın kolunu sarmak zorunda kalmasını istemiyordum. Ama böyle bir isteği olmadı ve bana dönerek, "Eczanede çalışıyorsun, bunu da beceremiyorsan ne işin var burada?", dedi. O anda adama bir yumruk patlatmak isterdim. Ancak yapmadım. "Daha yeni başladım.", dedim. Ardından ilaçları aldılar ve eczaneden ayrıldılar.

            Birçok şeyin havasının atıldığını gördüm ancak dayak yemenin bile gösteriş olarak kullanıldığını ilk defa görüyordum. Pek şaşırmamak gerekiyor yine de sanırım, ne de olsa gösteriş çağında yaşıyoruz.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar